gem
US /dʒem/
UK /dʒem/
1.
mücevher, değerli taş
a precious or semiprecious stone, especially one cut and polished for use in jewelry.
:
•
The necklace was adorned with sparkling gems.
Kolye pırıl pırıl mücevherlerle süslenmişti.
•
She inherited a beautiful sapphire gem from her grandmother.
Büyükannesinden güzel bir safir mücevher miras aldı.
2.
cevher, değerli şey
a person or thing considered to be outstandingly good or special of its kind.
:
•
This restaurant is a hidden gem.
Bu restoran gizli bir cevher.
•
She's a real gem, always helping others.
O gerçek bir cevher, her zaman başkalarına yardım ediyor.
1.
mücevherle süslemek, değerli taşlarla bezemek
to adorn or decorate with gems.
:
•
The artist carefully gemmed the crown with tiny rubies.
Sanatçı tacı küçük yakutlarla dikkatlice süsledi.
•
Her dress was gemmed with pearls and crystals.
Elbisesi inciler ve kristallerle süslenmişti.