extreme

US /ɪkˈstriːm/
UK /ɪkˈstriːm/
"extreme" picture
1.

aşırı, çok büyük

reaching a high or the highest degree; very great.

:
•
The weather conditions were extreme.
Hava koşulları aşırıydı.
•
She went to extreme lengths to achieve her goal.
Amacına ulaşmak için aşırı çaba sarf etti.
:
severeintensedrasticradicalutmost
2.

aşırı nokta, uç nokta

the furthest point or degree of something.

:
•
He pushed himself to the extreme.
Kendini aşırıya zorladı.
•
The policy was an extreme measure.
Politika aşırı bir önlemdi.
:
limitmaximumpeakheightpinnacle
1.

aşırı, uç nokta

the furthest or most intense degree of something.

:
•
He took his passion to the extreme.
Tutkusunu aşırıya taşıdı.
•
They live life to the extreme.
Hayatı aşırıya yaşıyorlar.
:
maximumlimitpeakheightpinnacle
:
extremelyextremismextreme sport