doctor

US /ˈdɑːk.tɚ/

UK /ˈdɑːk.tɚ/

doktor, hekim

a person who is qualified to practice medicine

•

The doctor examined the patient carefully.

Doktor hastayı dikkatlice muayene etti.

•

She wants to become a doctor when she grows up.

Büyüyünce doktor olmak istiyor.

doktor, doktora sahibi

a person who has been awarded a doctorate

•

She earned her doctor of philosophy degree last year.

Geçen yıl felsefe doktorası derecesini aldı.

•

Please address him as Doctor Smith.

Lütfen ona Doktor Smith diye hitap edin.

kurcalamak, sahtekarlık yapmak

to change or falsify something in order to deceive

•

He tried to doctor the accounts to hide the theft.

Hırsızlığı gizlemek için hesapları kurcalamaya çalıştı.

•

Someone must have doctored the evidence.

Birisi kanıtları kurcalamış olmalı.

tamir etmek, elinden geçirmek

to treat or repair something, especially in a makeshift or informal way

•

He managed to doctor the old engine and get it running again.

Eski motoru tamir etmeyi ve tekrar çalıştırmayı başardı.

•

Can you doctor up this old chair to make it look better?

Bu eski sandalyeyi daha iyi görünmesi için elinden geçirebilir misin?