rig

US /rɪɡ/
UK /rɪɡ/
"rig" picture
1.

sondaj kulesi, platform

a large structure, typically a tower, used for drilling oil or natural gas from the ground or seabed

:
•
The oil rig operated day and night in the North Sea.
Petrol sondaj kulesi Kuzey Denizi'nde gece gündüz çalışıyordu.
•
They are building a new drilling rig offshore.
Açık denizde yeni bir sondaj kulesi inşa ediyorlar.
:
derrickplatformdrilling rig
2.

donanım, yelken takımı

the arrangement of masts, spars, and sails on a sailing vessel

:
•
The ship's new rig allowed it to sail faster.
Geminin yeni donanımı daha hızlı seyretmesini sağladı.
•
He studied the different types of sailing rigs.
Farklı yelken donanımı türlerini inceledi.
:
tacklegearapparatus
3.

ekipman, donanım

a particular type of equipment or machinery, especially for a specific purpose

:
•
He set up his fishing rig by the lake.
Göl kenarında balık tutma takımını kurdu.
•
The gamer showed off his new PC rig.
Oyuncu yeni PC donanımını sergiledi.
:
equipmentapparatusgearkit
1.

hile yapmak, düzenlemek

to manipulate or control something, especially dishonestly or unfairly, in order to achieve a desired outcome

:
•
They tried to rig the election results.
Seçim sonuçlarını hileli bir şekilde değiştirmeye çalıştılar.
•
The company was accused of rigging the bidding process.
Şirket, ihale sürecini hileli bir şekilde değiştirmekle suçlandı.
:
manipulatefixfalsifyengineertamper with
2.

donatmak, kurmak

to provide a ship or boat with sails and rigging

:
•
They spent weeks learning how to rig the sailboat.
Yelkenliyi donatmayı öğrenmek için haftalar harcadılar.
•
The crew worked quickly to rig the new mast.
Mürettebat yeni direği donatmak için hızla çalıştı.
:
equipfit outfurnish
:
oil rig