deluge

US /ˈdel.juːdʒ/
UK /ˈdel.juːdʒ/
"deluge" picture
1.

sel, tufan

a severe flood

:
•
The town was hit by a sudden deluge.
Şehir ani bir sel tarafından vuruldu.
•
After the heavy rains, a deluge of water rushed down the streets.
Şiddetli yağmurlardan sonra, sokaklara bir sel suyu aktı.
:
floodtorrentdownpourinundationcataclysm
2.

sel, yağmur, akın

a large number of things arriving at the same time

:
•
We received a deluge of applications for the job.
İş için bir sel başvuru aldık.
•
The celebrity was met with a deluge of questions from reporters.
Ünlü, muhabirlerden gelen bir soru yağmuruna tutuldu.
:
barragefloodtorrentrushstream
1.

sular altında bırakmak, boğmak

to inundate with a great flood of water

:
•
The heavy rains threatened to deluge the entire valley.
Şiddetli yağmurlar tüm vadiyi sular altında bırakmakla tehdit etti.
•
The river could deluge the nearby villages if it overflows.
Nehir taşarsa yakındaki köyleri sular altında bırakabilir.
:
inundatefloodengulfsubmergedrown
2.

boğmak, yağmuruna tutmak

to overwhelm with a large number or amount of something

:
•
The company was deluged with complaints after the product launch.
Ürün lansmanından sonra şirket şikayet yağmuruna tutuldu.
•
He was deluged with requests for interviews.
Röportaj talepleriyle boğuldu.
:
overwhelminundateswampbombardflood