curve

US /kɝːv/
UK /kɝːv/
"curve" picture
1.

eğri, viraj

a line or outline which is not straight or angular

:
•
The road has a sharp curve ahead.
Yolun ilerisinde keskin bir viraj var.
•
She drew a smooth curve on the paper.
Kağıda pürüzsüz bir eğri çizdi.
:
bendarcloopturnswirl
2.

istatistiksel eğri, grafik

a statistical graph showing the distribution of data

:
•
The bell curve represents the normal distribution of scores.
Çan eğrisi, puanların normal dağılımını temsil eder.
•
We need to analyze the sales curve to predict future trends.
Gelecekteki eğilimleri tahmin etmek için satış eğrisini analiz etmeliyiz.
:
graphchartplot
1.

kıvrılmak, bükülmek

to bend or turn in a curve

:
•
The road curves sharply to the left.
Yol sola doğru keskin bir şekilde kıvrılıyor.
•
The river curves through the valley.
Nehir vadiden kıvrılarak akıyor.
:
bendturnwindtwistloop
:
curvedahead of the curvebehind the curve