compress
US /kəmˈpres/
UK /kəmˈpres/
1.
sıkıştırmak, küçültmek
reduce in size, quantity, or volume as if by squeezing
:
•
The machine can compress large bales of hay.
Makine büyük saman balyalarını sıkıştırabilir.
•
You need to compress the files before sending them.
Dosyaları göndermeden önce sıkıştırmanız gerekiyor.
2.
sıkıştırmak, bastırmak
to apply pressure to something to reduce swelling or stop bleeding
:
•
The nurse used a bandage to compress the wound.
Hemşire yarayı sıkıştırmak için bandaj kullandı.
•
Apply firm pressure to compress the bleeding area.
Kanayan bölgeyi sıkıştırmak için sıkıca bastırın.
1.
kompres, sargı
a pad of absorbent material pressed on part of the body to relieve inflammation or stop bleeding
:
•
She applied a cold compress to her swollen ankle.
Şişmiş ayak bileğine soğuk kompres uyguladı.
•
The doctor recommended a warm compress for the muscle pain.
Doktor kas ağrısı için sıcak kompres önerdi.