press

US /pres/
UK /pres/
"press" picture
1.

basmak, preslemek

to push something firmly, often with a continuous force

:
•
Press the button to start the machine.
Makineyi başlatmak için düğmeye basın.
•
She had to press hard to get the juice out of the oranges.
Portakallardan suyunu çıkarmak için sertçe bastırması gerekti.
:
pushdepresscompresssqueezethrust
2.

ütülemek

to smooth clothes or other fabrics with an iron

:
•
Can you press my shirt for the meeting?
Toplantı için gömleğimi ütüleyebilir misin?
•
She learned how to press her own trousers.
Kendi pantolonlarını ütülemeyi öğrendi.
:
ironsmoothflatten
3.

baskı yapmak, zorlamak

to urge or compel someone to do something

:
•
The lawyer will press for a quick resolution.
Avukat hızlı bir çözüm için baskı yapacak.
•
They pressed him to reveal the truth.
Gerçeği açıklaması için ona baskı yaptılar.
:
urgecompelforceinsistexhort
1.

basın, medya

newspapers and magazines, or the journalists and photographers who work for them

:
•
The event attracted a lot of attention from the press.
Etkinlik basının büyük ilgisini çekti.
•
She works for the local press.
Yerel basın için çalışıyor.
:
mediajournalismnewsreporterscorrespondents
2.

pres, matbaa

a machine used for printing books, newspapers, etc.

:
•
The book went to press last week.
Kitap geçen hafta baskıya girdi.
•
Gutenberg invented the printing press.
Gutenberg matbaa presini icat etti.
:
printing pressprinting machinepublisher
:
pressingpress forpress onpress releasepress-upthe Press Associationpress kit