collision
US /kəˈlɪʒ.ən/
UK /kəˈlɪʒ.ən/
1.
çarpışma, kaza
an instance of one moving object or person striking violently against another
:
•
There was a serious collision between two cars on the highway.
Otoyolda iki araba arasında ciddi bir çarpışma oldu.
•
The spacecraft was damaged in a collision with space debris.
Uzay aracı, uzay enkazıyla bir çarpışmada hasar gördü.
2.
çatışma, uyuşmazlık
a clash of opposing interests or ideas
:
•
The policy led to a direct collision with public opinion.
Politika, kamuoyuyla doğrudan bir çatışmaya yol açtı.
•
There was a collision of ideas during the debate.
Tartışma sırasında fikirlerin bir çatışması yaşandı.