cavity

US /ˈkæv.ə.t̬i/
UK /ˈkæv.ə.t̬i/
"cavity" picture
1.

boşluk, oyuk

a hollow space within a solid object or body

:
The surgeon examined the abdominal cavity.
Cerrah karın boşluğunu inceledi.
There was a small cavity in the rock.
Kayada küçük bir oyuk vardı.
2.

çürük, diş çürüğü

a decayed part of a tooth; a dental caries

:
The dentist found a small cavity in my molar.
Diş hekimi azı dişimde küçük bir çürük buldu.
Regular brushing helps prevent cavities.
Düzenli fırçalama çürükleri önlemeye yardımcı olur.