bald

US /bɑːld/
UK /bɑːld/
"bald" picture
1.

kel

having little or no hair on the scalp

:
He started going bald in his early thirties.
Otuzlu yaşlarının başında kel kalmaya başladı.
The old man had a completely bald head.
Yaşlı adamın tamamen kel bir kafası vardı.
2.

beyaz başlı, alnında beyaz leke olan

(of a bird or animal) having white markings on the head

:
The bald eagle is a symbol of the United States.
Kel kartal Amerika Birleşik Devletleri'nin sembolüdür.
We saw a bald horse with a white blaze on its forehead.
Alnında beyaz bir leke olan beyaz başlı bir at gördük.
3.

kel, bitkisiz

lacking vegetation; bare

:
The mountain peak was bald and rocky.
Dağ zirvesi kel ve kayalıktı.
The forest fire left the hillside bald.
Orman yangını yamaçları kel bıraktı.
4.

kel, aşınmış

(of a tire) having the tread worn away

:
The car had bald tires, which made driving in the rain dangerous.
Arabanın kel lastikleri vardı, bu da yağmurda sürüşü tehlikeli hale getiriyordu.
You need to replace those bald tires before winter.
Kıştan önce o kel lastikleri değiştirmen gerekiyor.
5.

çıplak, sade

plain or blunt; without embellishment or detail

:
She presented the bald facts of the case.
Davanın çıplak gerçeklerini sundu.
His speech was a bald statement of his intentions.
Konuşması, niyetlerinin çıplak bir ifadesiydi.