tight

US /taɪt/
UK /taɪt/
"tight" picture
1.

sıkı, gergin, dar

fixed, fastened, or closed firmly

:
•
Make sure the lid is tight.
Kapağın sıkı olduğundan emin ol.
•
The knot was so tight I couldn't untie it.
Düğüm o kadar sıkıydı ki çözemedim.
:
looseslack
2.

dar, sıkı

fitting closely

:
•
These jeans are too tight for me.
Bu kot pantolon bana çok dar.
•
She wore a tight dress to the party.
Partiye dar bir elbise giydi.
:
loosebaggy
3.

sıkı, katı, titiz

held or controlled in a strict or precise way

:
•
Security was very tight at the event.
Etkinlikte güvenlik çok sıkıydı.
•
They kept a tight control over their expenses.
Harcamalarını sıkı bir şekilde kontrol ettiler.
:
strictrigorousfirmcloseprecise
4.

sıkı, birbirine bağlı, düzenli

(of a group of people) closely knit or organized

:
•
They are a very tight-knit community.
Onlar çok sıkı bir topluluktur.
•
The band played a really tight set.
Grup gerçekten sıkı bir set çaldı.
:
close-knitunitedcompactwell-organized
5.

kısıtlı, dar, sıkı

(of money or time) restricted or limited

:
•
Money is a bit tight this month.
Bu ay para biraz kısıtlı.
•
We're on a very tight schedule.
Çok sıkı bir programımız var.
:
scarcelimitedrestrictedstraitened
1.

sıkıca, darca, gergin bir şekilde

tightly or firmly

:
•
Hold on tight!
Sıkı tutun!
•
The lid was screwed on tight.
Kapak sıkıca vidalanmıştı.
:
loosely
:
tightstight-knittight-fittingtight fivesit tightbe in a tight spotbe in a tight corner