spout

US /spaʊt/
UK /spaʊt/
"spout" picture
1.

ağız, boru

a tube or lip through which liquid can be poured or discharged

:
•
The teapot has a long, elegant spout.
Çaydanlığın uzun, zarif bir ağzı var.
•
Water gushed from the spout of the fountain.
Çeşmenin ağzından su fışkırdı.
:
nozzleoutletliptubepipe
1.

püskürtmek, fışkırmak

to send out liquid or other contents in a stream

:
•
The whale spouted water high into the air.
Balina havaya yüksekten su püskürttü.
•
Oil began to spout from the broken pipeline.
Kırık boru hattından petrol fışkırmaya başladı.
:
gushsquirtsprayjetstream
2.

nutuk atmak, püskürtmek

to utter (words) in a lengthy, pompous, or declamatory manner

:
•
He tends to spout off about politics whenever he gets a chance.
Fırsat buldukça siyaset hakkında nutuk atmaya meyillidir.
•
Don't just spout theories; show me the evidence.
Sadece teori püskürtme; bana kanıtı göster.
:
pontificatedeclaimoraterantharangue