outlet
US /ˈaʊt.let/
UK /ˈaʊt.let/
1.
priz, elektrik çıkışı
a point in a wiring system at which current is taken to supply an electric device
:
•
I need to find an electrical outlet to charge my phone.
Telefonumu şarj etmek için bir elektrik prizi bulmam gerekiyor.
•
Make sure the plug is fully inserted into the outlet.
Fişin prize tamamen takılı olduğundan emin olun.
2.
satış noktası, mağaza
a place from which goods are sold or distributed
:
•
The factory has several retail outlets across the country.
Fabrikanın ülke genelinde birkaç perakende satış noktası var.
•
They opened a new fashion outlet in the city center.
Şehir merkezinde yeni bir moda mağazası açtılar.
3.
çıkış noktası, boşaltma yeri
a means of expressing one's talents, energy, or emotions
:
•
Art provides a creative outlet for her emotions.
Sanat, duyguları için yaratıcı bir çıkış noktası sağlar.
•
He found a healthy outlet for his aggression in sports.
Spor yaparak saldırganlığına sağlıklı bir çıkış buldu.