harangue
US /həˈræŋ/
UK /həˈræŋ/

1.
nutuk, azarlama, sert konuşma
a lengthy and aggressive speech
:
•
The politician delivered a fiery harangue against his opponents.
Siyasetçi rakiplerine karşı ateşli bir nutuk çekti.
•
She had to endure a long harangue from her boss about the missed deadline.
Kaçırılan son teslim tarihi hakkında patronundan uzun bir nutuk dinlemek zorunda kaldı.
1.
nutuk çekmek, azarlamak, sert konuşmak
to deliver a lengthy and aggressive speech to (someone)
:
•
The coach began to harangue the team after their poor performance.
Antrenör, kötü performanslarından sonra takımı azarlamaya başladı.
•
He would often harangue his employees about productivity.
Çalışanlarına sık sık verimlilik konusunda nutuk çekerdi.