spill

US /spɪl/
UK /spɪl/
"spill" picture
1.

dökmek, taşmak

cause or allow (liquid) to flow over the edge of its container, especially unintentionally

:
•
Be careful not to spill your drink.
İçeceğini dökmemeye dikkat et.
•
The child accidentally spilled milk on the floor.
Çocuk yanlışlıkla yere süt döktü.
:
overflowpour outrun overslopsplash
2.

düşürmek, devirmek

cause (people) to fall out of a vehicle or boat

:
•
The sudden turn nearly spilled us out of the jeep.
Ani dönüş bizi neredeyse cipten düşürecekti.
•
The boat hit a wave and spilled its passengers into the water.
Tekne bir dalgaya çarptı ve yolcularını suya düşürdü.
:
ejectthrow outtoppleupset
3.

açığa vurmak, ifşa etmek

divulge (information)

:
•
Don't spill the beans about the surprise party!
Sürpriz partiyi ele verme!
•
He was pressured to spill everything he knew.
Bildiği her şeyi açığa vurması için baskı yapıldı.
:
revealdisclosedivulgeleakuncover
1.

döküntü, sızıntı

an act of spilling something

:
•
There was a large oil spill in the ocean.
Okyanusta büyük bir petrol sızıntısı vardı.
•
Clean up that juice spill immediately.
O meyve suyu döküntüsünü hemen temizle.
:
leakoverflowmesspuddle
2.

düşüş, devrilme

a fall, especially from a horse or bicycle

:
•
He took a nasty spill off his bike.
Bisikletinden kötü bir düşüş yaşadı.
•
The jockey survived a terrifying spill during the race.
Jokey, yarış sırasında korkunç bir düşüşten sağ kurtuldu.
:
falltumbledropplunge
:
spill overspill out(the) thrills and spillsspill the beansspill the teacry over spilled milk