reveal
US /rɪˈviːl/
UK /rɪˈviːl/

1.
ortaya çıkarmak, açıklamak
make (previously unknown or secret information) known to others
:
•
The investigation revealed the truth.
Soruşturma gerçeği ortaya çıkardı.
•
She refused to reveal her sources.
Kaynaklarını açıklamayı reddetti.
2.
göstermek, ortaya çıkarmak
allow (something hidden or concealed) to be seen
:
•
The curtain rose to reveal a beautiful stage set.
Perde, güzel bir sahne setini ortaya çıkarmak için kalktı.
•
The X-ray revealed a fracture in his arm.
Röntgen, kolunda bir kırık ortaya çıkardı.