spear

US /spɪr/
UK /spɪr/
"spear" picture
1.

mızrak, cirit

a weapon with a long shaft and a pointed tip, used for thrusting or throwing

:
•
The hunter carried a spear for protection.
Avcı korunmak için bir mızrak taşıyordu.
•
Ancient warriors often used spears in battle.
Antik savaşçılar savaşta sık sık mızrak kullanırlardı.
:
lancejavelinpikehalberd
2.

filiz, sürgün

a new shoot or sprout of a plant

:
•
The asparagus spears were ready for harvest.
Kuşkonmaz filizleri hasat için hazırdı.
•
New green spears emerged from the soil after the rain.
Yağmurdan sonra topraktan yeni yeşil filizler çıktı.
:
shootsproutstalk
1.

mızraklamak, saplamak

to pierce or strike with a spear or other pointed object

:
•
He managed to spear a fish for dinner.
Akşam yemeği için bir balık mızraklamayı başardı.
•
The chef carefully speared the olives onto the skewer.
Şef zeytinleri dikkatlice şişe sapladı.
:
piercestabimpaleskewertransfix