slur

US /slɝː/
UK /slɝː/
"slur" picture
1.

hakaret, iftira

an insulting or derogatory remark or innuendo

:
•
He was fired for making a racial slur.
Irkçı bir hakaret ettiği için kovuldu.
•
The politician apologized for his offensive slur.
Politikacı, rahatsız edici sözleri için özür diledi.
:
insulttauntjibedigepithet
2.

leke, bulaşma

a dirty mark, smear, or smudge

:
•
There was a greasy slur on the window.
Pencerede yağlı bir leke vardı.
•
He wiped away the ink slur from the page.
Mürekkep lekesini sayfadan sildi.
:
smearsmudgestainmarkblot
3.

legato, bağ işareti

a curved line indicating that two or more notes are to be played without separation (legato)

:
•
The violinist played the passage with a smooth slur.
Keman sanatçısı pasajı pürüzsüz bir legato ile çaldı.
•
Add a slur between these two notes to connect them.
Bu iki nota arasına bir legato ekleyerek onları bağlayın.
1.

gevelemek, bozuk konuşmak

speak indistinctly so that the words run into one another

:
•
He began to slur his words after a few drinks.
Birkaç içkiden sonra kelimeleri gevelemeye başladı.
•
Her speech began to slur as she grew tired.
Yoruldukça konuşması bozulmaya başladı.
:
mumblemuttergarblestammerstutter
2.

zedelemek, küçümsemek

pass over or refer to slightingly or without due respect

:
•
He tried to slur her reputation by spreading rumors.
Dedikodular yayarak itibarını zedelemeye çalıştı.
•
Don't slur the achievements of others.
Başkalarının başarılarını küçümseme.
:
disparagedenigrateslandermalignbelittle