scuttle

US /ˈskʌt̬.əl/
UK /ˈskʌt̬.əl/
"scuttle" picture
1.

kömür kovası, kömürlük

a metal container with a sloping hinged lid and a handle, used to fetch and store coal for a domestic fire

:
•
He carried the coal scuttle to the fireplace.
Kömür kovasını şömineye taşıdı.
•
The old house still had a coal scuttle next to the hearth.
Eski evde hala ocağın yanında bir kömür kovası vardı.
1.

hızla koşmak, koşturmak

run with short, quick steps

:
•
The mouse scuttled across the floor.
Fare zeminde hızla koştu.
•
The crab scuttled sideways into its hole.
Yengeç yan yan hızla koşarak deliğine girdi.
:
scurryscampertrotdashbolt
2.

batırmak, vazgeçmek

deliberately sink (one's own ship)

:
•
The crew decided to scuttle the ship to prevent it from falling into enemy hands.
Mürettebat, geminin düşman eline geçmesini önlemek için gemiyi batırmaya karar verdi.
•
They had to scuttle the old vessel as it was no longer seaworthy.
Eski gemiyi artık denize elverişli olmadığı için batırmak zorunda kaldılar.
:
sinkdestroyabandonwrecksabotage