scrape
US /skreɪp/
UK /skreɪp/
1.
kazımak, sıyırmak
to remove something from a surface by drawing a hard or sharp object across it
:
•
He used a knife to scrape the paint off the old table.
Eski masadan boyayı kazımak için bıçak kullandı.
•
Please scrape the leftover food into the bin.
Lütfen artan yiyecekleri çöp kutusuna kazıyın.
2.
sıyrık, sürtmek
to damage a surface or one's skin by rubbing against something rough or sharp
:
•
I fell and scraped my knee on the pavement.
Düştüm ve dizimi kaldırımda sıyırdım.
•
The car door scraped against the wall, leaving a long mark.
Araba kapısı duvara sürtündü ve uzun bir iz bıraktı.
3.
sürtünmek, gıcırdamak
to make a harsh, grating sound
:
•
The old chair legs scraped loudly across the wooden floor.
Eski sandalyenin bacakları ahşap zeminde yüksek sesle sürtündü.
•
The branches scraped against the window during the storm.
Fırtına sırasında dallar pencereye sürtündü.