rut
US /rʌt/
UK /rʌt/
1.
iz, tekerlek izi
a long deep track made by the repeated passage of the wheels of vehicles
:
•
The heavy trucks left deep ruts in the muddy road.
Ağır kamyonlar çamurlu yolda derin izler bıraktı.
•
Be careful not to get your car stuck in the ruts.
Arabanı izlere takmamaya dikkat et.
2.
rutin, alışkanlık
a fixed and rather dull or unvarying routine
:
•
He felt stuck in a daily rut of work and sleep.
Kendini günlük iş ve uyku rutinine sıkışmış hissetti.
•
It's time to break out of this rut and try something new.
Bu rutinden çıkıp yeni bir şeyler deneme zamanı.
1.
kızışmak, çiftleşme döneminde olmak
(of a deer or goat) be in a state of sexual excitement during the breeding season
:
•
The male deer were rutting in the forest, competing for females.
Erkek geyikler ormanda kızışıyor, dişiler için rekabet ediyorlardı.
•
You can hear the stags rutting from a distance during autumn.
Sonbaharda uzaktan geyiklerin kızıştığını duyabilirsiniz.