rare
US /rer/
UK /rer/
1.
nadir, ender
not occurring very often
:
•
It's rare to see snow in this region.
Bu bölgede kar görmek nadirdir.
•
She has a rare talent for music.
Müzik konusunda nadir bir yeteneği var.
2.
az pişmiş, çiğ
(of meat) lightly cooked so that the inside is still red
:
•
I like my steak rare.
Biftekimi az pişmiş severim.
•
The chef cooked the tuna perfectly rare.
Şef ton balığını mükemmel bir şekilde az pişmiş hazırladı.