well-done

US /ˌwelˈdʌn/
UK /ˌwelˈdʌn/
"well-done" picture
1.

iyi pişmiş, tamamen pişmiş

cooked thoroughly

:
I like my steak well-done, with no pink inside.
Biftekimi iyi pişmiş severim, içinde pembe olmasın.
The chicken needs to be well-done to be safe to eat.
Tavuk, yemek için güvenli olması için iyi pişmiş olmalı.
2.

iyi yapılmış, başarılı

performed or executed successfully or skillfully

:
That was a well-done presentation, everyone was impressed.
Bu iyi yapılmış bir sunumdu, herkes etkilendi.
Your homework was well-done, you earned an A.
Ödevin iyi yapılmıştı, A aldın.
1.

aferin, bravo

an exclamation of praise or approval

:
You finished the marathon? Well done!
Maratonu bitirdin mi? Aferin!
Well done on passing your exams!
Sınavlarını geçtiğin için aferin!