practice
US /ˈpræk.tɪs/
UK /ˈpræk.tɪs/
1.
uygulama, pratik
the actual application or use of an idea, belief, or method, as opposed to theories relating to it
:
•
It's a good theory, but it won't work in practice.
İyi bir teori ama pratikte işe yaramaz.
•
The new policy is still in practice.
Yeni politika hala uygulamada.
2.
alışkanlık, gelenek
the customary way of doing something; a habit or custom
:
•
It is common practice to tip waiters in this country.
Bu ülkede garsonlara bahşiş vermek yaygın bir uygulamadır.
•
He made a practice of reading before bed.
Yatmadan önce okumayı alışkanlık haline getirdi.
3.
pratik, antrenman
repeated exercise in or performance of an activity or skill so as to acquire or maintain proficiency in it
:
•
She needs more practice to improve her piano skills.
Piyano becerilerini geliştirmek için daha fazla pratiğe ihtiyacı var.
•
The team has football practice every Tuesday.
Takımın her Salı futbol antrenmanı var.
1.
pratik yapmak, antrenman yapmak
perform (an activity) repeatedly so as to improve or maintain one's proficiency
:
•
You need to practice your scales every day.
Her gün gamlarını pratik yapman gerekiyor.
•
The band will practice for the concert tonight.
Grup bu akşamki konser için pratik yapacak.
2.
uygulamak, icra etmek
perform (an activity, custom, or religion) regularly
:
•
He continues to practice his religion despite living abroad.
Yurt dışında yaşamasına rağmen dinini uygulamaya devam ediyor.
•
Doctors must practice medicine ethically.
Doktorlar tıbbı etik olarak uygulamalıdır.