pick

US /pɪk/
UK /pɪk/
"pick" picture
1.

seçmek, ayırmak

choose (someone or something) from a number of alternatives

:
•
She had to pick a dress for the party.
Parti için bir elbise seçmek zorundaydı.
•
Let me pick the movie tonight.
Bu gece filmi ben seçeyim.
:
chooseselectopt fordecide onsettle on
2.

toplamak, devşirmek

remove (a flower, fruit, or vegetable) from where it is growing

:
•
We went to the orchard to pick apples.
Elma toplamak için bahçeye gittik.
•
She likes to pick wildflowers in the spring.
Bahar aylarında kır çiçekleri toplamayı sever.
:
gatherharvestcollectpluck
3.

çıkarmak, temizlemek

remove something from a surface with a pointed instrument or with the fingers

:
•
He used a toothpick to pick his teeth.
Dişlerini temizlemek için kürdan kullandı.
•
She carefully picked a splinter out of her finger.
Parmağından dikkatlice bir kıymık çıkardı.
:
removeextractpull outcleanse
1.

seçim, tercih

the act of choosing or selecting something

:
•
Make your pick from the available options.
Mevcut seçenekler arasından seçiminizi yapın.
•
That was a good pick for the team.
Takım için iyi bir seçimdi.
:
choiceselectionoption
2.

kazma, kürek

a tool for breaking up hard surfaces, typically with a long handle and a sharp head

:
•
The miner used a pick to break through the rock.
Madenci kayayı kırmak için bir kazma kullandı.
•
He swung the pick with all his might.
Kazmayı tüm gücüyle salladı.
:
pickaxemattockadze
:
pickingpick atpick onpick uppick outpick offdraft pick