pen

US /pen/
UK /pen/
"pen" picture
1.

kalem

an instrument for writing or drawing with ink

:
•
Can I borrow your pen for a moment?
Kalemini bir dakikalığına ödünç alabilir miyim?
•
She wrote a letter with her new fountain pen.
Yeni dolma kalemiyle bir mektup yazdı.
:
writing implementballpointfountain penmarkerquill
2.

ağıl, kümes

a small enclosure for animals

:
•
The sheep were kept in a large pen.
Koyunlar büyük bir ağılda tutuluyordu.
•
The puppies played happily in their outdoor pen.
Yavrular dışarıdaki ağıllarında neşeyle oynadılar.
:
enclosurecorralfoldcagecoop
1.

yazmak, kaleme almak

to write or compose (a letter, book, etc.)

:
•
He decided to pen a letter to his old friend.
Eski arkadaşına bir mektup yazmaya karar verdi.
•
The author will pen a new novel next year.
Yazar gelecek yıl yeni bir roman kaleme alacak.
:
writecomposedraftauthorscribe
2.

ağıla kapatmak, kafese koymak

to confine (an animal) in a pen

:
•
They had to pen the cattle before the storm.
Fırtınadan önce sığırları ağıla kapatmak zorunda kaldılar.
•
The farmer will pen the chickens at dusk.
Çiftçi alacakaranlıkta tavukları ağıla kapatacak.
:
confineenclosecorralcageimprison
:
ballpoint penpen palfountain penpen name