override
US /ˌoʊ.vɚˈraɪd/
UK /ˌoʊ.vɚˈraɪd/
1.
geçersiz kılmak, ağır basmak, iptal etmek
to use your authority to change a decision, order, etc.
:
•
The committee decided to override the chairman's decision.
Komite, başkanın kararını geçersiz kılmaya karar verdi.
•
The system allows administrators to override user settings.
Sistem, yöneticilerin kullanıcı ayarlarını geçersiz kılmasına izin verir.
2.
ağır basmak, önüne geçmek, üstün gelmek
to be more important than something else
:
•
Safety concerns should always override financial considerations.
Güvenlik endişeleri her zaman finansal değerlendirmelerin önüne geçmelidir.
•
His desire for success seemed to override everything else.
Başarı arzusu her şeyin üstesinden gelmiş gibiydi.
1.
geçersiz kılma, manuel kontrol
a mechanism or control that overrides another
:
•
The pilot used the manual override in case of system failure.
Pilot, sistem arızası durumunda manuel geçersiz kılmayı kullandı.
•
There's an emergency override switch for the security system.
Güvenlik sistemi için bir acil durum geçersiz kılma anahtarı var.