mediate
US /ˈmiː.di.eɪt/
UK /ˈmiː.di.eɪt/

1.
arabuluculuk yapmak, uzlaştırmak
intervene between people in a dispute in order to bring about an agreement or reconciliation
:
•
The UN was asked to mediate in the conflict.
BM'den çatışmada arabuluculuk yapması istendi.
•
He tried to mediate between the two warring factions.
İki savaşan grup arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı.
2.
arabuluculuk yapmak, sağlamak
bring about (a result such as a settlement or agreement) for others
:
•
The diplomat worked to mediate a peace treaty.
Diplomat, bir barış antlaşması arabuluculuğu yapmak için çalıştı.
•
Their efforts helped to mediate a compromise.
Çabaları bir uzlaşma arabuluculuğu yapmaya yardımcı oldu.