juicy

US /ˈdʒuː.si/
UK /ˈdʒuː.si/
"juicy" picture
1.

sulu

full of juice

:
•
The orange was incredibly juicy and sweet.
Portakal inanılmaz derecede sulu ve tatlıydı.
•
She bit into a juicy peach, and the juice ran down her chin.
Sulu bir şeftaliye ısırdı ve suyu çenesinden aşağı aktı.
:
succulentmoistlusciouspulpywatery
2.

ilginç, skandal

(of information or a story) interesting because it is scandalous or salacious

:
•
The newspaper published a juicy scandal about the politician.
Gazete, politikacı hakkında ilginç bir skandal yayınladı.
•
She always has some juicy gossip to share.
Her zaman paylaşacak ilginç dedikoduları vardır.
:
scandaloussalaciousracyspicysensational