jaundice kelimesinin Türkçe anlamı
jaundice İngilizce'de ne anlama geliyor? Lingoland ile bu kelimenin anlamını, telaffuzunu ve özel kullanımını keşfedin
jaundice
US /ˈdʒɑːn.dɪs/
UK /ˈdʒɑːn.dɪs/

İsim
1.
sarılık
a medical condition with yellowing of the skin or whites of the eyes, arising from excess of the pigment bilirubin and typically caused by obstruction of the bile duct, by liver disease, or by excessive breakdown of red blood cells.
Örnek:
•
The baby was diagnosed with neonatal jaundice.
Bebeğe yenidoğan sarılığı teşhisi konuldu.
•
Severe jaundice can lead to brain damage if not treated promptly.
Şiddetli sarılık, zamanında tedavi edilmezse beyin hasarına yol açabilir.
2.
kıskançlık, hınç, önyargı
a feeling of bitterness, resentment, or envy.
Örnek:
•
His criticism was tinged with jaundice, clearly stemming from professional jealousy.
Eleştirisi kıskançlıkla doluydu, açıkça mesleki kıskançlıktan kaynaklanıyordu.
•
He viewed the world with a certain jaundice after his business failed.
İşi battıktan sonra dünyaya belli bir kıskançlıkla bakıyordu.
Eş Anlamlı:
Fiil
1.
sarılık yapmak
affect with jaundice (the medical condition).
Örnek:
•
The severe liver infection jaundiced his skin and eyes.
Şiddetli karaciğer enfeksiyonu cildini ve gözlerini sararttı.
•
The doctor confirmed that the patient was jaundiced due to a blocked bile duct.
Doktor, hastanın safra kanalı tıkanıklığı nedeniyle sarılık olduğunu doğruladı.
2.
olumsuz etkilemek, kıskandırmak
affect with bitterness, resentment, or envy.
Örnek:
•
His past failures had jaundiced his view of success.
Geçmişteki başarısızlıkları başarıya bakış açısını olumsuz etkilemişti.
•
Don't let one bad experience jaundice your entire outlook on life.
Tek bir kötü deneyimin tüm hayata bakış açınızı olumsuz etkilemesine izin vermeyin.
Bu kelimeyi Lingoland'da öğren