in time
US /ɪn taɪm/
UK /ɪn taɪm/

1.
zamanında, vaktinde
early enough
:
•
We arrived in time for the movie.
Filme zamanında yetiştik.
•
She managed to finish the report just in time for the deadline.
Raporu son teslim tarihine tam zamanında bitirmeyi başardı.
2.
zamanla, sonunda
eventually; after a period of time
:
•
You'll understand it all in time.
Her şeyi zamanla anlayacaksın.
•
Their relationship improved in time.
İlişkileri zamanla düzeldi.