idle
US /ˈaɪ.dəl/
UK /ˈaɪ.dəl/

1.
2.
tembel, miskin
lazy; avoiding work
:
•
He was criticized for being idle and not contributing to the team.
Tembel olduğu ve takıma katkıda bulunmadığı için eleştirildi.
•
An idle mind is the devil's workshop.
Tembel zihin şeytanın atölyesidir.
1.
boş durmak, rölantide çalışmak
to spend time doing nothing or being inactive
:
•
He would often idle away his afternoons watching TV.
Genellikle öğleden sonralarını televizyon izleyerek boş geçirirdi.
•
The car engine was idling quietly.
Araba motoru sessizce rölantide çalışıyordu.