golden

US /ˈɡoʊl.dən/
UK /ˈɡoʊl.dən/
"golden" picture
1.

altın, altın rengi

made of gold

:
She wore a beautiful golden necklace.
Güzel bir altın kolye takıyordu.
The artist used golden paint for the highlights.
Sanatçı vurgular için altın rengi boya kullandı.
2.

altın rengi, sarımsı altın

having the color of gold

:
The sunset cast a warm golden glow over the fields.
Gün batımı tarlalara sıcak bir altın parıltı yaydı.
Her hair had beautiful golden highlights.
Saçlarında güzel altın rengi ışıltılar vardı.
3.

altın, parlak, refah

of a golden age; prosperous and flourishing

:
The 1920s are often referred to as the Golden Age of Jazz.
1920'ler genellikle Caz'ın Altın Çağı olarak anılır.
They enjoyed a golden period of economic growth.
Ekonomik büyümenin altın bir dönemini yaşadılar.
4.

mükemmel, harika, değerli

excellent; splendid

:
That was a golden opportunity to prove yourself.
Kendini kanıtlamak için altın bir fırsattı.
He gave me some golden advice.
Bana altın değerinde tavsiyeler verdi.