foxy
US /ˈfɑːk.si/
UK /ˈfɑːk.si/

1.
çekici, seksi
sexually attractive
:
•
She looked really foxy in that red dress.
O kırmızı elbiseyle gerçekten çekici görünüyordu.
•
He thought the new singer was quite foxy.
Yeni şarkıcının oldukça çekici olduğunu düşündü.
2.
kurnaz, sinsi
cunning or sly
:
•
The old man had a foxy look in his eyes, always planning something.
Yaşlı adamın gözlerinde kurnaz bir ifade vardı, hep bir şeyler planlıyordu.
•
Her foxy maneuvers helped her win the negotiation.
Kurnaz manevraları müzakereyi kazanmasına yardımcı oldu.
3.
tilki gibi, tilki rengi
resembling a fox in color or characteristics
:
•
The dog had a reddish-brown, foxy coat.
Köpeğin kızılımsı kahverengi, tilki gibi bir kürkü vardı.
•
He had a foxy face with sharp features.
Keskin hatlara sahip tilki gibi bir yüzü vardı.