edgy
US /ˈedʒ.i/
UK /ˈedʒ.i/
1.
gergin, sinirli, tedirgin
tense, nervous, or irritable
:
•
He's been feeling a bit edgy lately due to work stress.
Son zamanlarda iş stresi yüzünden biraz gergin hissediyor.
•
The crowd became edgy as they waited for the announcement.
Kalabalık, duyuruyu beklerken gerginleşti.
2.
cesur, yenilikçi, sınırda
at the forefront of a trend; experimental or avant-garde
:
•
Her new album has a really edgy sound, blending jazz with electronic music.
Yeni albümü, cazı elektronik müzikle harmanlayan gerçekten cesur bir sese sahip.
•
The fashion designer is known for her edgy and unconventional creations.
Moda tasarımcısı, cesur ve alışılmadık tasarımlarıyla tanınıyor.