double-edged
US /ˌdʌb.əlˈedʒd/
UK /ˌdʌb.əlˈedʒd/

1.
çift ağızlı, iki kenarlı
having two sharp edges
:
•
He wielded a double-edged sword in battle.
Savaşta çift ağızlı bir kılıç kullandı.
•
The knife had a double-edged blade, making it versatile.
Bıçağın çift ağızlı bir bıçağı vardı, bu da onu çok yönlü yapıyordu.
2.
iki ucu keskin, hem iyi hem kötü sonuçları olan
having both favorable and unfavorable consequences
:
•
Fame can be a double-edged sword; it brings opportunities but also loss of privacy.
Şöhret iki ucu keskin bir kılıç olabilir; fırsatlar getirir ama aynı zamanda mahremiyet kaybına da yol açar.
•
The new policy is a double-edged solution, helping some but harming others.
Yeni politika iki ucu keskin bir çözümdür, bazılarına yardım ederken diğerlerine zarar verir.