dose
US /doʊs/
UK /doʊs/
1.
doz
a quantity of a medicine or drug taken or administered at one time
:
•
Take one dose of this medicine every eight hours.
Bu ilacın bir dozunu sekiz saatte bir alın.
•
The doctor prescribed a higher dose for her condition.
Doktor, durumu için daha yüksek bir doz reçete etti.
2.
doz, miktar
an amount of something undesirable that has to be experienced
:
•
He got a heavy dose of reality after losing his job.
İşini kaybettikten sonra ağır bir gerçeklik dozu aldı.
•
The team received a healthy dose of criticism after their poor performance.
Takım, kötü performanslarından sonra sağlam bir eleştiri dozu aldı.
1.
doz vermek, ilaç vermek
administer a dose of medicine or drug to
:
•
The nurse will dose the patient with the prescribed medication.
Hemşire hastaya reçeteli ilacı verecek.
•
He was dosed with antibiotics to fight the infection.
Enfeksiyonla savaşmak için antibiyotik verildi.