measure

US /ˈmeʒ.ɚ/
UK /ˈmeʒ.ɚ/
"measure" picture
1.

ölçmek

ascertain the size, amount, or degree of (something) by using an instrument or by comparison with an estimated object

:
•
The tailor will measure you for a new suit.
Terzi sana yeni bir takım elbise için ölçü alacak.
•
We need to measure the distance accurately.
Mesafeyi doğru bir şekilde ölçmemiz gerekiyor.
:
gaugequantifyassessevaluatedetermine
2.

ölçüsünde olmak, kadar olmak

have a specified size, amount, or degree

:
•
The room measures 10 by 12 feet.
Oda 10'a 12 fit ölçülerindedir.
•
The rainfall measured 5 inches.
Yağış 5 inç ölçüldü.
1.

ölçü, ölçüt

a system or method of measuring

:
•
The new measure of success is customer satisfaction.
Başarının yeni ölçütü müşteri memnuniyetidir.
•
We need a more accurate measure for this experiment.
Bu deney için daha doğru bir ölçüye ihtiyacımız var.
:
criterionstandardyardstickbenchmarkindicator
2.

önlem, tedbir

a plan or course of action taken to achieve a particular purpose

:
•
The government is taking strong measures to combat inflation.
Hükümet enflasyonla mücadele için güçlü önlemler alıyor.
•
Safety measures were put in place before the event.
Etkinlik öncesinde güvenlik önlemleri alındı.
:
actionstepproceduretacticpolicy
:
measurementtape measuremeasuring cupmeasure up