disown
US /dɪˈsoʊn/
UK /dɪˈsoʊn/

1.
reddetmek, sahipsiz bırakmak
deny the ownership of or responsibility for
:
•
The company tried to disown the controversial statement made by its former CEO.
Şirket, eski CEO'sunun yaptığı tartışmalı açıklamayı reddetmeye çalıştı.
•
He was forced to disown his earlier comments after public backlash.
Halkın tepkisinden sonra önceki yorumlarını reddetmek zorunda kaldı.
2.
reddetmek, ilişiğini kesmek
refuse to have any further connection with
:
•
Her family threatened to disown her if she married outside their religion.
Ailesi, dinlerinin dışından biriyle evlenirse onu reddetmekle tehdit etti.
•
After the scandal, many of his former allies began to disown him.
Skandalın ardından eski müttefiklerinin çoğu onu reddetmeye başladı.