sauce

US /sɑːs/
UK /sɑːs/
"sauce" picture
1.

sos

a thick liquid served with food to add moistness and flavor

:
•
This pasta needs more sauce.
Bu makarnaya daha fazla sos lazım.
•
The chef prepared a delicious berry sauce for the dessert.
Şef, tatlı için lezzetli bir böğürtlen sosu hazırladı.
:
condimentdressinggravy
2.

küstahlık, arsızlık

impudence or insolence

:
•
Don't give me any of your sauce!
Bana küstahlık yapma!
•
He got a reprimand for his sauce to the teacher.
Öğretmene karşı küstahlığı yüzünden azar işitti.
:
impudenceinsolencecheekdisrespectrudeness
1.

soslamak, sos eklemek

to add sauce to (food)

:
•
He sauced the chicken before serving.
Servis etmeden önce tavuğu sosladı.
•
The chef carefully sauced each plate.
Şef her tabağı dikkatlice sosladı.
2.

küstahlık etmek, arsızlık yapmak

to be impudent or insolent to (someone)

:
•
Don't you dare sauce me!
Bana küstahlık etmeye kalkma!
•
She was saucing her parents, which was unacceptable.
Anne babasına küstahlık yapıyordu, bu kabul edilemezdi.
:
be impudent tobe insolent tobe cheeky todisrespectbe rude to
:
soy saucewhite saucebarbecue saucetartar saucechilli saucebrown saucehollandaise sauce