dim

US /dɪm/
UK /dɪm/
"dim" picture
1.

loş, bulanık

not shining brightly or clearly

:
The light in the room was very dim.
Odadaki ışık çok loştu.
His eyesight has grown dim with age.
Gözleri yaşla birlikte loşlaştı.
2.

kasvetli, az

(of a prospect or hope) not good or favorable

:
The future looks dim for the struggling company.
Mücadele eden şirket için gelecek kasvetli görünüyor.
Hopes for a quick resolution were dim.
Hızlı bir çözüm umutları azdı.
3.

gözleri zayıf, kıt

(of a person or their eyes) having poor eyesight

:
My grandmother is getting a bit dim now, she can barely read.
Büyükannem şimdi biraz gözleri zayıf, zar zor okuyabiliyor.
He's not just old, he's also a bit dim in his understanding.
Sadece yaşlı değil, aynı zamanda anlayışı da biraz kıt.
1.

kısmak, loşlaşmak

make or become less bright or clear

:
Please dim the lights, it's too bright in here.
Lütfen ışıkları kısın, burası çok parlak.
The streetlights began to dim as dawn approached.
Şafak yaklaşırken sokak lambaları loşlaşmaya başladı.