cast

US /kæst/
UK /kæst/
"cast" picture
1.

atmak, fırlatmak

throw (something) forcefully in a specified direction

:
•
He cast his fishing line into the lake.
Oltasını göle attı.
•
The magician cast a spell on the audience.
Sihirbaz seyirciye bir büyü yaptı.
:
throwhurlflingtosspitch
2.

oy kullanmak, oy vermek

register (a vote)

:
•
Citizens will cast their votes in the upcoming election.
Vatandaşlar yaklaşan seçimlerde oylarını kullanacak.
•
He decided to cast his ballot for the independent candidate.
Bağımsız adaya oyunu vermeye karar verdi.
:
votepollregister
3.

seçmek, rol vermek

select actors for (a film, play, or other production)

:
•
The director decided to cast a new actress in the lead role.
Yönetmen başrole yeni bir aktris seçmeye karar verdi.
•
They are still looking to cast the supporting roles.
Hala yardımcı rolleri seçmek için arayış içindeler.
:
selectchooseappointassign
1.

oyuncu kadrosu, kadro

the set of actors in a play, film, or other production

:
•
The entire cast received a standing ovation.
Tüm oyuncu kadrosu ayakta alkışlandı.
•
She joined the cast of the new TV series.
Yeni TV dizisinin oyuncu kadrosuna katıldı.
:
actorsperformerscompanytroupe
2.

döküm, kalıp

an object made by shaping molten metal or other material in a mold

:
•
The sculpture was a bronze cast.
Heykel bronz bir dökümdü.
•
They used a special mold to create the metal cast.
Metal dökümü oluşturmak için özel bir kalıp kullandılar.
:
moldformshapeimpression
3.

alçı, alçı kalıp

a rigid dressing, usually made of plaster of Paris, applied to a limb to keep a broken bone in position

:
•
He had his arm in a cast for six weeks.
Kolunda altı hafta alçı vardı.
•
The doctor put a cast on her broken leg.
Doktor kırık bacağına alçı koydu.
:
plaster castsplintbrace
:
castingcastecast oncast ironcast-ironplaster castcast off