form

US /fɔːrm/
UK /fɔːrm/
"form" picture
1.

şekil, tür

a particular way in which something exists or appears; a type of something

:
•
Water can exist in solid, liquid, or gaseous form.
Su katı, sıvı veya gaz halinde bulunabilir.
•
The disease takes many forms.
Hastalık birçok şekilde ortaya çıkar.
:
shapeconfigurationstructurearrangementpattern
2.

form, dilekçe

a document with blank spaces for information to be inserted

:
•
Please fill out this application form.
Lütfen bu başvuru formunu doldurun.
•
You need to submit the completed form by Friday.
Doldurulmuş formu Cuma gününe kadar teslim etmeniz gerekiyor.
:
documentpapersheetquestionnaireapplication
3.

biçim, davranış

the customary or correct method or procedure

:
•
It's good form to thank your host.
Ev sahibinize teşekkür etmek iyi bir davranıştır.
•
He showed excellent form in the debate.
Tartışmada mükemmel bir performans sergiledi.
:
mannermethodprocedureetiquetteprotocol
1.

şekil vermek, oluşturmak

to make or cause to be made into a particular shape or form

:
•
The sculptor will form the clay into a vase.
Heykeltıraş kili bir vazoya şekil verecek.
•
The children formed a circle around the teacher.
Çocuklar öğretmenin etrafında bir daire oluşturdu.
:
shapemoldfashioncreateconstruct
2.

oluşmak, gelişmek

to come into existence or develop

:
•
A new government was formed after the elections.
Seçimlerden sonra yeni bir hükümet kuruldu.
•
Clouds form when water vapor condenses.
Su buharı yoğunlaştığında bulutlar oluşur.
:
developemergearisematerializecoalesce
:
art formfree formhabit-formingform-fittingsixth formsixth-form college