carouse
US /kəˈraʊz/
UK /kəˈraʊz/
1.
eğlenmek, içki alemi yapmak
to enjoy oneself with others in a noisy, lively way, often involving drinking alcohol
:
•
They spent the night carousing in the local pub.
Geceyi yerel barda eğlenerek geçirdiler.
•
The sailors were carousing after their long voyage.
Denizciler uzun yolculuklarından sonra eğleniyorlardı.
1.
eğlence, içki alemi
a noisy, lively party or drinking session
:
•
They had a wild carouse last night.
Dün gece çılgın bir eğlence yaptılar.
•
The sound of their carouse could be heard down the street.
Onların eğlence sesi sokağın aşağısından duyulabiliyordu.