unyielding

US /ʌnˈjiːl.dɪŋ/
UK /ʌnˈjiːl.dɪŋ/
"unyielding" picture
1.

boyun eğmez, sert, sağlam

not giving way to pressure; hard or solid

:
The ancient oak tree stood unyielding against the strong winds.
Kadim meşe ağacı şiddetli rüzgarlara karşı boyun eğmez bir şekilde duruyordu.
The rock formation was unyielding, resisting all attempts at erosion.
Kaya oluşumu boyun eğmezdi, erozyon girişimlerine direniyordu.
2.

boyun eğmez, kararlı, inatçı

not giving in to argument, plea, or persuasion; resolute

:
Despite our pleas, she remained unyielding in her decision.
Yalvarışlarımıza rağmen kararında boyun eğmez kaldı.
His unyielding determination led him to achieve his goals.
Onun boyun eğmez kararlılığı hedeflerine ulaşmasını sağladı.