tuck in
US /tʌk ɪn/
UK /tʌk ɪn/
1.
afiyetle yemek, silip süpürmek
to eat a lot of food with enjoyment
:
•
The children were starving, so they really tucked in when dinner was served.
Çocuklar açlıktan ölüyordu, bu yüzden akşam yemeği servis edildiğinde gerçekten afiyetle yediler.
•
Go on, tuck in! There's plenty for everyone.
Hadi, afiyetle ye! Herkese yetecek kadar var.
2.
üstünü örtmek, yatırmak
to make someone comfortable in bed by pulling the covers up around them
:
•
She tucked the children in and read them a bedtime story.
Çocukların üstünü örttü ve onlara bir uyku masalı okudu.
•
Make sure you tuck him in tightly, it's cold tonight.
Onu sıkıca ört, bu gece soğuk.
: