top line
US /ˈtɑːp laɪn/
UK /ˈtɑːp laɪn/
1.
ana hat, en önemli nokta
the most important or main point of something
:
•
The top line of the report highlights the company's financial growth.
Raporun ana hattı şirketin finansal büyümesini vurguluyor.
•
Let's focus on the top line issues first.
Önce ana konulara odaklanalım.
2.
brüt gelir, satış geliri
a company's gross revenue or sales, before any expenses are deducted
:
•
The company reported a significant increase in its top line this quarter.
Şirket bu çeyrekte brüt gelirinde önemli bir artış bildirdi.
•
Growing the top line is crucial for business expansion.
Brüt geliri artırmak iş genişlemesi için çok önemlidir.
1.
brüt gelirle ilgili, satışla ilgili
relating to or representing a company's gross revenue or sales
:
•
The new marketing strategy aims for top-line growth.
Yeni pazarlama stratejisi brüt gelir büyümesini hedefliyor.
•
They are focused on top-line expansion rather than cost cutting.
Maliyet düşürmek yerine brüt gelir genişlemesine odaklanmış durumdalar.