steadily
US /ˈsted.əl.i/
UK /ˈsted.əl.i/

1.
istikrarlı bir şekilde, düzenli olarak
in a regular and even manner; at a constant rate or pace
:
•
The rain fell steadily for hours.
Yağmur saatlerce aralıksız yağdı.
•
He worked steadily towards his goal.
Hedefine istikrarlı bir şekilde çalıştı.
2.
sabit, sarsılmadan
without shaking or wavering
:
•
She held the camera steadily to get a clear shot.
Net bir çekim yapmak için kamerayı sabit tuttu.
•
He looked at her steadily, without blinking.
Gözünü kırpmadan sabit bir şekilde ona baktı.