snake

US /sneɪk/
UK /sneɪk/
"snake" picture
1.

yılan

a long, limbless reptile which has no eyelids, a short tail, and jaws that are capable of opening very wide.

:
•
A venomous snake slithered through the grass.
Zehirli bir yılan çimlerin arasından süzüldü.
•
He has a fear of snakes.
Yılanlardan korkuyor.
:
serpentviper
2.

yılan, hain

a treacherous or deceitful person

:
•
He's a real snake, always trying to trick people.
O tam bir yılan, her zaman insanları kandırmaya çalışıyor.
•
Beware of that man; he's a total snake.
O adamdan sakın; tam bir yılan.
:
traitordeceiverbackstabberbetrayerdouble-crosser
1.

kıvrılmak, süzülmek

to move in a winding or twisting course, like a snake

:
•
The river snaked through the valley.
Nehir vadide kıvrıla kıvrıla akıyordu.
•
The path snaked up the hillside.
Patika yamaç boyunca kıvrıla kıvrıla ilerliyordu.
:
windtwistmeandercoilzigzag
2.

sinsi sinsi hareket etmek, çalmak

to move in a stealthy or treacherous manner

:
•
He tried to snake his way into the conversation.
Konuşmaya sinsi sinsi girmeye çalıştı.
•
Don't let him snake your ideas.
Fikirlerini çalmasına izin verme.
:
sneakcreepslitherstealpilfer
:
garter snakegrass snakehognose snakecoral snakeharlequin-snakeindigo snakehoop snake